Tıbbi Cihazların Tarihsel gelişimi
Tıbbi cihazların tarihi ve günümüzde tıbbi cihazlar:
Tıbbi Cihaz ya da diğer adıyla medikal cihazlarla ilgili ilk
tanımlamalar hayatımıza modern bilim ile birlikte girmiştir.
Tıbbi Cihaz tanımı:
İnsanlar üzerinde; Bir hastalığın teşhisi, önlenmesi,
izlenmesi, tedavisi veya hafifletilmesi, herhangi bir
yaralanma veya sakatlığın teşhisi, izlenmesi, tedavisi,
hafifletilmesi veya telafi edilmesi için kullanılan
her türlü alet, aparat, cihaz veya başka bir madde
şeklinde yapılabilir. Bu modern tanıma göre;
basit bir neşterden, çok karmaşık yapıdaki MR cihazına
kadar birçok alet ve cihaz Tıbbi Cihaz kapsamına girmektedir.
Biyomedikal Mühendisliği mesleği Tıbbi Cihaz olarak
tanımlanan cihazların tamamı ile doğrudan ilgilidir.
Hastalıklar ve ölüm canlılar için kaçınılmazdır.
Ancak ilk insanlar da modern insanlar gibi hastalıklarla
mücadele etmeye çalışmıştır. Hastalıkları önleyemediğinde
hastalıkların etkilerini azaltmak ve ölümü geciktirmek
için çabalamıştır. Tıbbi cihazlar ve dolayısıyla
Biyomedikal Mühendisleri bu çalışmaların önemli bir
parçasıdır. Her ne kadar tıbbi cihaz veya Biyomedikal
Mühendisi gibi kavramlar modern bilimle birlikte
hayatımıza girmişse de eskiden de insanlar benzer aletleri
ve cihazları üretmeye kullanmaya çalışmıştır.
Eski uygarlıkların çoğu çeşitli tıbbi prosedürler için
forseps, bıçak, neşter, testere, neşter, iğne, trokar,
koter ve bıçak gibi aletler kullanmıştır.
Milattan sonra 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlaması,
Roma şehirleri Pompeii ve Herculaneum’u kül ve pomza
taşının altına gömdü. Yüzyıllar sonra yapılan kazılarda
kurtarılan eserler arasında çok sayıda cerrahi alet bulundu.
Roma döneminden cerrahi aletler (forseps, spekulum, kancalar, makaslar)

Cerrahi aletlerin yanı sıra eksik vücut parçalarını
tamamlayacak çeşitli alet/protezlerden de faydalanıldığı
bilinmektedir. Bilinen en eski protez milattan önce 950’de
Kahire’de eski bir Mısırlı soylu kadının mumyalanmış bedeni
üzerinde keşfedilmiştir. Mumya üzerinde bulunan bu protez
büyük ölçüde ahşaptan yapılmıştır, kalıplanmış ve boyanmıştır,
bileşenleri deri iplikle birbirine bağlanmıştır.
Onyedinci yüzyılda bilimsel yöntemin hayatta daha çok yer bulmasıyla
bu tür cihazlar daha yaygın hale geldi. Pek çok tıbbi cihaz,
ilk başlarda doktorlar tarafından üretildi. Bu cihazlar
güvenlik veya etkinlik açısından hiçbir standardı veya gözetimi
olmaksızın doğrudan halka satıldı. Hastaneler, askerlerin ve
hastaların özel ekipman ve bakıma erişimi olan doktorlar
tarafından tedavi edilebileceği bir yer olarak yaratıldı.
Üniversiteler bilim, tıp, anatomi ve tıpla ilgili konuları
öğretmeye başladı. Tıbbi bilgi ve teknik bilgi genişlemeye
ve gelişmeye devam etti.
1800’ler tıbbi cihazlar, terapötik ve tıbbi buluşlar ve
modern tıbbın gelişimi için çığır açan bir dönemdi.
1867’de, Joseph Lister “Ameliyat Pratiğinin Antiseptik İlkesi”ni
yayınladı. Bu, tıp biliminde nihayetinde daha temiz
ameliyathanelere, daha başarılı sonuçlara ve hastaların
daha yüksek hayatta kalma oranlarına yol açacak olan en ufuk
açıcı ve en önemli anlardan biriydi. Louis Pasteur ve Robert Koch,
dünya çapında birçok hastalığın nedeni olarak “mikropları” tanımladı.
Ondokuzuncu yüzyılda stetoskop, hipodermik şırınga, oftalmoskop,
elektrokardiyogram, işitme cihazları gibi cihazlar piyasaya sürüldü.
Forseps, bıçak, neşter, testere, neşter, iğne, trokar, koter ve
bıçak gibi cihazların tasarımı çelik gibi malzemelerin kullanımıyla
gelişmeye devam etti. 20. yüzyılda kardiyo defibrilatör,
kalça ve diz implantları, kalp ameliyatları, laparoskoplar,
diyaliz makineleri, infüzyon pompaları, insülin pompaları,
balon kateterler, tek kullanımlık malzemeler, kalp akciğer makineleri,
inhalerler, protezler, kardiyovasküler cihazlar, solunum cihazları,
vantilatörler, stentler, kalp pilleri gibi implantları içeren
tıbbi cihaz ve prosedürlerde bir patlama görüldü.
Tıbbi cihazların büyümesi son 100 yılda katlanarak arttı.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya pazarında 2 milyon farklı marka
ve türde tıbbi cihaz bulunmaktadır.
1895 yılında X ışınlarının bulunmasından sonra 20.yüzyılda,
birçok alanda olduğu gibi tıp alanında da önemli gelişmeler
olmuş, bunun sonucunda da tanı ve tedaviye yönelik
hizmetlerin kalitesi büyük çapta artmıştır.
1950’li yıllarda gama kameralar, 1970’li yılların
başında bilgisayarlı tomografi ve 1980’li yıllarda
manyetik rezonans cihazlarının tıp alanında
kullanıma girmesi, 1970’li yıllarda mikroişlemci
teknolojisinin kullanılmaya başlaması,
hastanelerde kullanılan cihazların nitelik ve
niceliğinde değişimlere neden olmuştur.
Modern Tıbbi Cihazlar

Elektronik ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerin
sonucu olarak yüksek teknoloji ürünü tıbbi cihazlar sayı
ve çeşit yönünden hızla çoğalmıştır.
Bu kısa süre içinde bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans,
nükleer tıp ve ultrasonik görüntüleme sistemleri, renkli
ultrasonik fiber endoskoplar, çeşitli tipte lazer cihazları
ve daha birçok sağlık ile ilgili yeni
teknolojiler ortaya çıkmıştır. Tıbbi cihazların üretim
maliyetlerinin düşmesi, ileri teknoloji ürünü tıbbi cihazların
daha yaygın olarak kullanılmasını da beraberinde getirmiştir.
Teknolojik gelişim bu şekilde devam ettiği sürece
tıbbi cihazların gelişimi de teknolojiye paralel olarak
gelişmeye devam edecektir. Teknolojik gelişimin yanı sıra
ekonomik ve politik kararlar da sağlık alanında önemli
araştırma ve yatırımların yapılmasına ortam hazırlamaktadır.
Biyomedikal cihazların gelişimini etkileyen birçok
faktör vardır. Yukarıda da bahsedildiği gibi herhangi bir
alanda gelişmeden söz ediyorsak bu gelişmenin öncelikli
sebebi ihtiyaçlardır. Salgın hastalıklar, savaşlar
tıp alanındaki gelişmelerin en önemli sebeplerindendir.
Örneğin, hepimizin bildiği ve çağın vebası olarak
tanımlanan AIDS hastalığı ortaya çıkmamış olsaydı bugün
bu hastalığın tedavisi için yapılan araştırmalar ve
geliştirilen bazı teknikler olmayacaktı.
Biyomedikal teknolojisinin gelişimi, aslında oldukça
eskilere dayanmaktadır. 2000 yılında Alman arkeologların
3.000 yıllık bir mumyanın ayağında protez olduğu düşünülen
tahtadan yapılmış bir baş parmak bulmuş olmaları da
bunun bir göstergesidir. Biyomedikal teknolojisinin gelişimi
tıp alanındaki gelişmelere ve teknolojiye paralel olarak
gelişmektedir. Gelişim aşamaları kronolojik olarak
aşağıda görülmektedir:
1900 öncesi:
Fransız Rene Laennec stetoskopu buldu.
X-ışınları keşfedildi.
İlk kan nakilleri geliştirildi.
Solunumda oksijenin önemi anlaşıldı.
İlk cerrahi antiseptik teknikler geliştirildi.
İlk katarakt ameliyatları yapıldı.
1900-1920 arası:
Kalple ilgili kateterizasyon teknikleri geliştirildi.
Cerrahi dikiş tekniklerinde ilerlemeler ve damarlardan
enjeksiyon gerçekleştirildi.
William Eindhoven, EKG elektrokardiyografiyi geliştirdi.
1920’li yıllar:
Dokular için dondurma ve çözme teknikleri geliştirildi.
Yapay akciğer de denilen solunum cihazı geliştirildi.
1930’lu yıllar:
Anestezi teknikleri geliştirildi.
Kan bankaları kuruldu.
1940’lı yıllar:
Kanda Rh faktörü keşfedildi.
İlk başarılı böbrek ve deri transplantasyonları
(organ nakli) yapıldı.
1950’li yıllar:
Elektron mikroskobu kullanıldı.
Nükleer tıpta gelişmeler oldu.
Açık kalp ameliyatı ve pacemaker kullanımı gelişti.
Kemik ilişi transplantasyonu geliştirildi.
DNA keşfedildi.
Kalp-akciğer makinesi geliştirildi.
1960’lı yıllar:
Canlı insandan başarılı kalp, akciğer, karaciğer,
pankreas nakilleri yapıldı.
1970’li yıllar:
Kardiyoloji alanında ilerlemeler oldu.
CT (bilgisayarlı tomografi) geliştirildi.
MRI (manyetik rezonans görüntüleyici – EMAR) geliştirildi.
Kolesterol ve kalp hastalıkları arasındaki bağlantı ortaya çıkarıldı.
1980’den günümüze :
Gen haritası çıkarıldı.
Intravascular oksijeneratörü geliştirildi.
Görsel insan projesi hayata geçirildi.
İleri organ nakil teknikleri geliştirildi.
Elektrocerrahi teknikleri ve lazer teknolojileri geliştirildi.
Görüldüğü gibi gerek tıp alanında gerek teknolojide
gerekse biyomedikal alanındaki gelişimin önemli safhaları
son bir yüzyıl içinde gerçekleşmiştir. Günümüzde bilimsel
gelişmelerin teknolojiye dönüşmesi ve farklı disiplinlere
uygulanması çok kısa sürede gerçekleşmektedir.
Yakın gelecekte hastaların uzaktan muayene edilmelerine,
uzaktan ameliyatlara, vücut içinde dolaşan nano robotlara,
yeni ilaçlara ve tedavi yöntemlerine şimdiden kendimizi
hazırlamamız gerekiyor.